STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) alanındaki cinsiyet ve eğitim konusu ve STEM'deki kadınların bu alanda nasıl çok az sayıda olduğu ve bu, politika yapıcılar ve sosyoloji bilimcileri için endişe verici. Yazarlar Stoet ve Geary, STEM alanındaki uluslararası bir öğrenci başarısı veritabanıını kullandılar ve bilim alanında çeşitli ülkelerde kızların erkeklere kıyasla nasıl performans gösterdiğinden bahsettiler ve bunları analiz ettiler. Analitik olarak, kız öğrencilerin üniversite düzeyinde STEM'de öne çıkan seviyelerde performans gösterme konusunda fazlasıyla yetenekli oldukları ortaya çıktı. If you treasured this article therefore you would like to get more info pertaining to escort Diyarbakır kindly visit the site. Ayrıca analiz, matematik ve fen bilimleri gibi belirli konularda kızların erkeklere kıyasla nasıl daha iyi performans gösterdiğini ve birden fazla ülkede nasıl daha yüksek performans gösterdiğini kabul etti. Stoet ve Geary, cinsiyet farklılıklarına ilişkin göreceli akademik güçlerin nasıl olduğundan bahsediyor ve farklı ülkelerde ulusal ölçekte toplumsal cinsiyet eşitliğinin artmasıyla STEM derecelerine olan talep arttı. Buna ek olarak, arabuluculuk analizi, "daha az cinsiyet eşitliğine sahip" ülkelerdeki yaşam kalitesi baskılarının, kadınların STEM eğitimine katılımını teşvik ettiğini ve savunduğunu gösterdi.[33]
Günümüz koşullarına kadınların işgücüne katılımı gün geçtikçe artmasına rağmen, yoksul kadınların sayısının artmış olmasının "yoksulluğun kadınlaşması" kavramını ortaya çıkartmaktadır. Kadının işgücüne katılımının düşük olması, ücretsiz ev içi üretiminde kadınların daha çok çalışması ve kadınların ekonomik özgürlüklerinin eşlerinin elinde olması kadın yoksulluğunu artırmaktadır (Demirgöz Bal, 2014). İktisadi kalkınma ve büyüme planı olan tüm toplumların kadınların işgücüne katılımını sağlaması, bunun içinde TCE'nin ortadan kaldırması gerekmektedir. Eşitsizliğin ortadan kaldırılması toplumun demokratikleşme ve büyümesi için zorunluluk halini almıştır (Şahin ve Bayhan, 2019). Kadının eğitime erişimine fırsat eşitliğinin sağlanmasının yanı sıra, kadının eğitimde yer alması ile eşitsizliğin gelecek nesillere aktarılmaması için gerekli eğitimin tüm bireylere verilmesi gerekmektedir. Eğitim hizmeti kalkınma ölçütleri arasında en az maliyetli olanıdır çünkü arakasında politik bir irade vardır. Eğitim hizmeti için sunulan maliyetin dışında teşvik programlarıyla kadının eğitime katılması sağlanabilir ve ek maliyet gerektirmez. Erkeklerin kadınlara göre TCE konusunda daha olumsuz olmaları, verilecek TCE eğitimlerinin hem kadın için hem de erkek için önemini göstermektedir (Sönmez, 2021).[37]
Kendisinin 11 Haziran 199’da Adana’da bulunan ağabeyini ziyaretten dönerken Pozantı’da vurulduğunu, kendisini vuran insanların İstanbul Polisi olduğunu, güya operasyon yaptıklarını, bundan Adana polisinin haberi olmadığını, bu kişilerin İstanbul dışında operasyon yapmak için görev belgelerinin olmadığını, oraya gelmek için bir gerekçelerinin de olmadığını, kendisi orada ölseydi olayın faili mechul olacağını, trafik polislerinin, kamyoncuların, vatandaşların gelerek kendisini kurtardığını, bunun üzerine işi resmileştirdiklerini, kendisini vurmalarına bir bahane bulmak için kendisini ÇETE olmarak suçladıklarını, kendi arabasında silah olduğunu iddia ettiklerini, bunun kesinlikle yalan olduğunu, Orada ( POZANTI’da) yakalandıkları , Adana’da hastanede yaralı iken Adana Terörle Mücadele ekipleri tarafından ifadesi alındığı halde İstanbul’da yakalanmış gibi tutanak tutulduğunu, Pozantı’da hiçbir işlem yapılmadığını, olayın Pozantı Savcısından gizlendiğini, daha sonra İstanbul’a götürüldüğünü, burada hiçbir ifade vermediğini, hiçbir şeye de imza atmadığını, ancak kendi ifadesi olarak sahte bir ifadenin düzenlendiğini, mahkemeye aleyhine delil olarak sunulan tek şeyin bu ifade olduğunu, kendisinin bir şey itiraf edecekse bunu Adana’da itiraf edeceğini, oysa Adana’da verdiği ifadede "Hiç bir şey yapmadım" dediğini, o ifadenin kesinlikle kendi ifade olmadığını,
İzmitte PKK’lıların büyük para götürdüklerini, İzmit’e heray 20 bin ton petrol getireceklerini, kendisinden bir depo ve bir liman istediklerini en önemlisininde dağıtıcılarını bulmak olduğunu hepsini kendisinin bulduğunu, amacının İzmit’in PKK’lılardan temizlenmesi olduğunu, Abdullah Çatlı’yı bu ismiyle bildiğini, her şeyin ayarlandığını, ayda 20 bin ton petrol satacaklarını hesapladığını, Çatlı’nın Filipinlerden 3 milyon 600 bin dolar gelmedi diye sızlanması üzerine, o zaman kendisinin bu petrolü satalım dediğini, birilerinin kendisine 40 milyar lira vereceklerini söylediğini, bu parayı hiç ihaleye girmeden ihaleye girmemek için avanta alanak verileceğini, o ana kadar 2-3 milyar lira masraf etmiş olduğunu, 20 milyar liranın kendisine gerekli olduğunu, Çatlı’nın bunu kabul ettiğini tamam deyip ihaleye girerek onu Ankara’dan aldıklarını, bunun dedikodusu olabilir dendiği için ihalenin yeniden yapıldığını ve yine Çatlı’ların kazandığını, iki ayrı şirketede 4’er milyar lira avanta vererek, ihaleden çekilmelerini sağladıklarını, ihalenin alınışıyla, birlikte Abdullah Çatlı’nın değişmeye başladığını, petrolu satmayıp, bir ay içinde 300-350 milyar lira yapacağını söylediklerini, kendisininde o arada para sıkıntısı çektiğini, kemerde bir otelde kalırken bir arkadaşının kendisine "Abdullah Çatlı şimdiye kadar kiminle ortaklık yaptı ise ya öldüğünü ya da yakalandığını" söyleyerek dikkatini çektiğini, bunun iyi olduğunu, çünkü Çatlı’ya o zaman yüzde yüz güvendiğini bu nedenle de kendisininde Çatlı tarafından öldürülebilecek olduğunu,